TAKDİM

“Eliif, Lâââm, Miiiym.”

Bakara Sûresi ’nin ilk ayetindeki bu üç harf, devamı olan ikinci ayette belirtildiği üzere “kuşku uyandırır hiçbir yanı olmayan O KİTAP”tır.

O KİTAP...

Henüz Kur’ân nazil olmadan önce, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizden OKUması istenilen kitaptır.

Kitapların anasıdır Ümmü’l-Kitap.

Beş duyu algılama araçlarımız dolayısıyla bizler O KİTABI, “tüm boyutları ve sayısız türleriyle evren” olarak biliriz.

Ne var ki bizlerin evren olarak bildiği O KİTAP, Kur’ân-ı Kerîm’de“Ne yana dönersen Vechullâh karşındadır (Allah Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!” ayetiyle belirtildiği üzere VECHULLÂH’tır.

Bizlerin evren olarak bildiği o muazzam, muhteşem ve mükemmel yapı, gerçekte kendinden gayrı olmayan Allah’ın, Ulûhiyet/Allahlık kemâlâtının zuhûrudur.

Kuant, atom, molekül, hücre gibi mikro boyutlardan, planet, yıldız, yıldız kümeleri, galaksi gibi makro boyutlara kadar, her şeyi holografik esasa göre bünyesinde barındıran evrene basiretle baktığımızda akılları donduran bir azâmetin, hayranlık uyandıran bir ihtişamın ve her bir noktasında kemâli hedef almış bir mükemmelliğin varlığını görürüz.

İşte basiretle baktığımızda göreceğimiz o azâmet, ihtişam ve kemâl, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Allah ismiyle açıkladığı Vahidü’l-Ahad’ın (sayısal çokluk kabul etmez TEK’in) Esmâ’sı ile işaret edilen (kendini tanımladığı)…

ÖZ

KEMÂL

EVRENSEL

…vasıflarıyla açığa çıkmış vechidir/yüzüdür.

Basiretle baktığımızda göreceğimiz o yüz, bizim hakiki yüzümüzdür!

Ne var ki biz, bedensellik kabulünün oluşturduğu birimsellik vehminden dolayı hakikatimizden perdelenmişiz.

Şah-ı Velâyet Hz. Âli (k.v.) ’nin: “Sen kendini küçük âlem sanırsın, oysa Âlem-i Kebîr sensin” sözü, bizlere hakikatimizi fark ettirmek için söylenmiştir.

Evrene baktığında basiretiyle VECHULLÂH’ı görenler, hakikatin gereğini yaşamanın muazzam, muhteşem ve mükemmel getirisini fark ettikleri gibi; bedensellik kabulüyle perdelenmenin korkunç akıbetini de fark ederek, hakikatlerinden perdeleyici her şeye karşı korunma ihtiyacı duyarlar.

Bahsettiğim bu konu kitabın ruhudur.

Kitaptaki bölümler, birbirini tamamlayan konulardan oluşmuştur. Bundan dolayı, bölümler için konu başlıkları kullanmadım. Zira konu başlıkları, bölümün içeriği hakkında bir önyargı oluşturabilir. Baştan sona sabırla okunması halinde, ana konunun anlaşılması kolaylaşacaktır.

“Üstâdımın düşündürdükleriyle UYANIŞ” isimli kitabımda dine bilim ve teknik ağırlıklı yaklaşırken, “Üstâdımın Feyzi ile KIRK HADİS” isimli bu çalışmamda ise tasavvuf ve bilim ağırlıklı bir yaklaşım tarzını tercih ettim.

Böylece bilimin tasavvufa bir alternatif olamayacağını, ama “dinin temelindeki düşünsel taban” olan tasavvufu anlamamızda bir şifre çözücü (dekoder) hükmünde olduğunu fark edelim istedim.

Sahih-i Buhârî ’yi okurken o muhteşem insan, Allah Rasulü ve Hatemü’n-Nebî olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizi daha yakından tanıma şerefine ve nimetlerine nail oldum.

İstedim ki arkadaşlarım da Sahih-i Buhârî ya da Kütüb-ü Sitte gibi, insanlığın gayesi Hz. Muhammed (s.a.v.)’i tanımamıza vesile olan Hadis Külliyatından yararlanma arzusu duysunlar.

“Bu hususta ne yapabilirim?” diye düşünürken, Sadreddin Konevî (k.s.) Hz.lerinin “Kırk Hadis” isimli kitabı gözüme takıldı.

Sonra içim kaynadı...

Gayri ihtiyari elime alıp okumaya başladım ve bu kitap üzerinde çalışmam gerektiği hissine kapıldım.

Rabbim kolaylaştırdı...

Bu çalışma, Sadreddin Konevî (k.s.) Hz.lerinin “Kırk Hadis” isimli kitabının açıklaması değildir!

Bu çalışma, kitabın isminde belirttiğim üzere Üstâdım Ahmed Hulûsi’nin feyzinin, nûrunun ve bereketli sohbetlerinin naçizane fark ettirdiklerinden bir yansımadır.

İsabet edebildiysem, şükründen aciz olduğumu itiraf ederim...

Yanlışlarım varsa, Allah doğrusunu idrak ettirerek hidâyet etsin.

Allah bizlere “Esmâü’l-Hüsnâ” ile işaret edilen (kendini tanımladığı) kemâl vasıfların açığa çıkış mahalli olan evrende, hakikatimizin Esmâ olduğunu idrakla secde’yi; ihtişamını müşâhedeyle rükû’yu; kemâlini seyirle kıyam’ı yaşatarak daimî salât ehlinden eylesin, yaşayanın KENDİSİ olduğunun farkında olarak.