BÖLÜM 2.3 RUH

Onu tesviye edip (beden ve beyini kemâle erdirip), ona Ruhumdan (Esmâ mânâlarımın özelliklerinden) nefhettim (üfledim); (böylece buyurdum) Ona secdeye kapanın (Onun kuvveleri olarak hizmetine girin).

Kur’ân Çözümü, Hicr sûresi 29

Üstadım selam,

Zâtı itibariyle tanımlanmaktan münezzeh olan Allâh, Esmâ’sı ile işaret edilen vasıflarıyla potansiyel olarak varlığın özünü teşkil eder. Allâh’ın Esmâ’sıyla insanın varlığındaki potansiyel mevcudiyetine dinde “RUH” denmiştir. Kur’ân’da “Nefahtu fîhi min rûhî” (yani, “ona Ruhumdan nefhettim”) ayeti, Esmâ’nın insan beyninde kuvveye (işler bir devreye) dönüşmesiyle insanın meydana gelişini anlatır.

Evet, varlığın özünü teşkil eden Esmâ Ruhu, anne rahminde gelişmekte olan beynin kozmik ışınlar tarafından programlanmasıyla istikamet kazanır ve doğum sonrasında yetiştiği ortamın şartlarına göre gelişerek tanımlanacak hale gelir.

Ayrıca dinde teklif edilen ibadet çalışmaları, tıpkı kozmik  tesirlerin genetik düzenleme ile beyinde belirli potansiyelleri harekete geçirmesi gibi, beyinde iman esasları doğrultusunda bilinçli bir düzenleme yapılması amacıyla teklif edilmiştir. Bu sayede varlığın özünü teşkil eden Ruhtaki potansiyel Esmâ’nın…

  1. Açığa çıkış kapasitesi artırılır;
  2. Açığa çıkış istikametine yön verilir;
  3. Yeni potansiyeller kuvveye dönüştürülür..

Böylece Ruhtaki potansiyel Esmâ’nın beyinde daha kapsamlı açığa çıkması sağlanarak, kişi kendine özgü bir takım yeni özellikler kazanır.

Hatta kişinin içinde bulunduğu ortam ve beraber oldukları dahi değiştiğinde, bununla paralel olarak beynindeki nöral bağlar da değişir. Çünkü beyinde “nöroplastisite” denilen, değişen şartlara göre kendini yeniden düzenleme özelliği vardır.

Her değişim beyinde bilginin alışagelmiş işletim doğrultusunu bitirip, yeni işletim süreçlerini başlatır. Böylece beyinde yeni potansiyeller harekete geçirilmiş olur.

Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) beynin bu çalışma mekanizmasına mecazda şöyle işaret eder:

“Su içinde bulunduğu kabın rengini alır..”

Cümledeki kab, beyindir..

Kab içindeki su, Ruhtur..

Yani Ruhtaki potansiyel Esmâ, dış faktörlerin beyni biçimlendirmesi ve renklendirmesiyle belirginleşerek tanımlanacak bir hal alır. Ruhun tanımlanacak bir hal almasıyla da bizler Allâh hakkında fikir edinerek bilgi sahibi oluruz!.

 Kab hükmünde olan beynin biçimi ve rengi değiştikçe, özünü teşkil eden Ruhtaki potansiyellerin açığa çıkışı da değişim gösterir. Yani, değişen sadece beyindeki nöral bağlardır aslında!. Ruh ise ezelden ebede hep aynıdır. Çünkü Allâh ismiyle işaret edilen TEK’in Esmâ’sı ile kendini tanımladığı vasıfları, her türlü kayıt ve noksan oluşturacak kavramdan beridir.

Kablar… Yani, beyin çalışma sistemi ve mekanizması, Allâh ilminde Esmâ’sının açığa çıkış seyri amacıyla tasarlanmıştır.

Nasıl ki suyu kabın biçimi ve rengiyle kayıtlamak doğru değilse; aynı şekilde varlığın özünü teşkil eden Ruhu, beyinde tespit edilen işlevler kadar kabul etmekte o kadar yanlıştır.

Kur’ân bu konuda Enbiyâ’ sûresi 22. ayette bizleri şöyle uyarır:

“Arş’ın Rabbi Allâh, onların vasıflamalarından münezzehtir.”

Zira Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Allâh ismiyle ve Vahid’ül Ahadüs Samed (sayısal çokluk kabul etmez som TEK) vasıflarıyla açıkladığı hakikatin ilminde Esmâ’sının açığa çıkış seyri için tasarladıklarının değil var olması, Şeyh-i Ekber Muhyiddin Arabî’nin (k.s.) belirttiği üzere: “var olmanın kokusunu dahi almamışlardır”!.

Sadece Allâh vardır… Gayrının varlığı önce algı, sonra da algıladıklarını doğru değerlendirecek bilgi yetersizliğinden kaynaklanan indî bir hükümdür.

Yeri gelmişken, o meşhur “Ruh bilinir mi?..” sorusuna gelince… Bu konuda İmam Gazâli (k.s.) “İhya-u Ulûmid’din” kitabında şöyle der:

“Yoksa sanma ki, Hz. Rasûlullâh Efendimiz (sallâllâhu aleyhi vesellem) RUH’un hakikatini bilmiyordu!.. Zira, RUHUNU bilmeyen kendini bilmemiş olur!.. Kendini bilmeyen ise nasıl Rabbini bilebilir?.. RUHUN hakikatini Nebi ve Rasûller bildiği gibi; bazı velîler ve âlimlerin bilmesi dahi uzak değildir!..”

Sevgi ve saygılarımla

 

Waalwijk, 16-09-2012